Hz. İbrahim Örnekliğinde İmtihan Bileşenlerimiz

“Rahmân ve Rahîm Allah’ın Adıyla...”

 

“Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Salât ve selâm Peygamberimiz Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in, ailesinin ve ashabının üzerine olsun.”

 

“Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde Hz. İbrahim (aleyhisselâm)’ın yaşadığı imtihanlar anlatılır bize. Onun bu imtihanlar karşısında ortaya koyduğu duruş, bize örnek olacak ve yolumuzu aydınlatacak bir duruştur.”

 

“Hayatları boyunca peygamberlere dert geldikçe ders verilmiş, ders geldikçe de dert verilmiş.”

 

1. İmtihan Bileşenimiz: Kalbi selim bir insan olmak

 

“İnkâr, küfür ve şirk gibi itikadî sapmalardan temizlenmiş; kibir, gurur, riya, cimrilik, haset ve kin gibi ahlakî hastalıklardan arındırılmış bir kalp, ‘selim bir kalp’dir. Hz. İbrahim (as) da kalbi selim bir insandı.”

 

“ O, tertemiz bir kalple (kalbi selim) rabbine yönelmişti.” (Saffat, 84)

 

“Hz. İbrahim (as)’ın yıldızlara, aya ve güneşe bakıp onların her birine sırayla ‘Rabbim budur(!)’ demesi, sonra onlar battıklarında ‘Benim Rabb’im bu olamaz.’ demesi aslında bir kınama ve alaya almadır. O zaten rabbini, Allah’ı bulmuştur, Allah’da olmuştur, Allah onu oldurmuştur. Burada Hz. İbrahim (as), ‘Demek benim Rabb’im buymuş(!)’ veyahut ‘Bana Rab diye sundukları şey bu mu yani şimdi?’ diyerek müşrik toplumun ilahlarını küçümsemektedir.”

 

“Bu hâdise bize diyor ki: Çağın sana sunduğu tanrıları bir gözden geçir. ‘Bana ibadet edeyim diye sunduğunuz putlar bunlar(!) mı yani?’ diyebilecek bir akıl ve idrâk sahibi ol.”

 

“O günün insanı gökteki yıldızlara tapıyordu, bugünün insanıysa yerdeki yıldızlara (!) tapıyor.”

 

“O günün insanı topraktan yontulmuş heykellere tapıyordu. Bugünün insanı toprağın kendisine tapıyor.”

 

Eskiden taşı yontup ona tapıyorlardı, şimdi başlarını yonttukları çocukları tanrı yapıp onlara tapıyorlar.”

 

2. İmtihan Bileşenimiz: Daveti en yakından başlayarak yapmak

 

Anne babamızla bazı meselelerde anlaşamayabiliriz. Bu gayet tabiidir. Fakat ne olursa olsun, anne-babamız kâfir bile olsalar onlarla güzel bir üslupla, tatlı bir dille, saygılı bir şekilde konuşmak zorundayız. Çünkü Kur’an-ı Kerim’in anne babaya ‘öf!’ bile denilmemesi emri sadece Müslüman anne babalar ile sınırlı değildir. Hz. İbrahim (as)’ın müşrik olan babasıyla konuşmasına baktığımızda da bunları görüyoruz.”

 

“Başkasına taptığınız halde, huzuruna vardığınızda âlemlerin rabbinin size nasıl davranacağıyla ilgili bir düşünceniz var mıdır?”

 

“Anne baba olarak besleyip büyüttüğümüz çocuk 20’li yaşlara geldiğinde dese ki: ‘Benim artık size ihtiyacım yok. Bundan sonra başka birilerine anne baba diyeceğim. Hükmen, hukuken, hizmet etmek ve hürmet etmek anlamında ben başkasına anne, baba diyeceğim.’ Bunu duyunca ne hissederiz? Allah’ın şirke neden buğz ettiği ve şirkin neden ‘en büyük zulüm’ olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor mu?”

 

“Hz. İbrahim babasına gitti ve dedi ki: ‘Ey babacığım! Sana hiçbir faydası olmayan, sana gelecek hiçbir zarara mani olamayacak olan buna neden tapıyorsun?’ 

Dediler ki: ‘Biz atalarımızı bunlara tapıyorken bulduk.’ Resulullah (aleyhissalâtü vesselâm) zamanında da bir kısım insan putların kendilerini Allah’a yaklaştırıyor olduğunu iddia ediyordu."

 

“Allah’ın buğz ettiği bir şey, Allah’a yaklaştırıcı olabilir mi?”

 

3. İmtihan Bileşenimiz: İnandığı dava için risk alabilmek

 

Rızk için risk almak gerekir. Risk aldığımızda arkasından rızk gelebilir. Fakat bu, cahil cesareti değil, aklın şecaatidir. Yani önce bir plan yapmak, sonra Allah’a güvenip işe koyulmak…”

 

“Kurulan oyuna kurulmak bize yakışmaz. Biz oyun kurmalıyız. Bu oyunun kurallarını biz koymalıyız. Puan verme yetkisi, düdük, kartlar, hepsi bizim elimizde olmalı.”

 

“Hz. İbrahim (as), kurulan oyunu bozmak için yeni bir oyun kuruyor. Zekice bir plan yapıyor. Hasta olduğunu söylediğinde insanlar onun cinlendiğini zannediyorlar ve yanında durmak istemiyorlar. Hz. İbrahim de yalnız kalıyor ve puthaneye gidiyor.”

 

“Onların cinlendi zannettiği adam, aslında canlanıyordu.”

 

“Bugün de bazı insanlar en ufak bir sıkıntı yaşadıklarında cinlendiklerini zannediyorlar. Hâlbuki sadece biraz canlanmaya ihtiyacımız var.”

 

“O gün putlara yemekler sunuluyor, sofralar kuruluyordu. Bugün de insanlar modern putlarına itibar, iltifat ve hizmet sofraları kuruyor.”

 

“Puthaneye girince putları ve onlara sunulan yemekleri görüyor. ‘Yesenize ya, neden yemiyorsunuz?’ diye alay ediyor onlarla. ‘Niçin konuşmuyorsunuz?’ diyor. Eline balta alıp putları kırmadan önce, dil baltası ile putçuluk fikrini yerle bir ediyor. Elinden önce dilini kullanıyor.”

 

“Fikri olmayan silah kan döker, cinayet işler sadece. Fikri olan silah ise hayat verir.”

 

“Hz. İbrahim (as)’ın baltasının bir fikri olduğu gibi, ecdadımızın kılıcının da bir fikri vardı. Onları düşmanlarından farklı kılan şey kılıcın arkasındaki fikirdi.”

 

“Hz. İbrahim (as) diğer putları kırdıktan sonra elindeki baltayı en büyük putun boynuna asıyor. Sonra insanlar putlarını korumak için geliyorlar. Onları yerden toplamaya başlıyorlar.”

 

“Kendisini korumaktan bile aciz olandan ilah olur mu?”

 

“Yerden toplanandan ilah olur mu? İlah yerden toplanan değil, yerden toplayandır.”

 

“İlah yemek yiyen değil, yemek yedirendir.”

 

“İnsanlar Hz. İbrahim (as)’a ‘Sen delirdin mi, aklını mı kaçırdın? Psikolojin bozuldu herhalde senin. Atalarımızdan bizlere miras kalan putlarımıza bunu nasıl yaparsın?’ dediler.”

 

“Atalardan miras kalandan ilah olur mu? İlah miras kalmaz, her şey ilaha miras kalır.”

 

“Hz. İbrahim (as), boynunda balta olan en büyük putu göstererek ‘Nereden biliyorsunuz benim yaptığımı? Bakın, balta kimin boynundaysa o kırmıştır hepsini.’ diyor ve böylece insanları düşünmeye sevk ediyor. Sonra ‘Sen şaşırdın mı? Bu put nasıl kırsın bunları?’ cevabını alıyor. Hz. İbrahim (as) zekâsını kullanarak yıllarca onlara anlatmaya çalıştığı şeyi kendi kendilerine soruvermelerini sağlıyor.

 

“Elini kaldırmaktan aciz, kendinden küçük bir aleti kaldırmaktan aciz olandan ilah olur mu? Yoksa kendi ellerinizle yonttuğunuz, kendilerini korumaktan aciz bu putlara mı tapıyorsunuz?

 

 “Oysa sizi de yaptıklarınızı da yaradan Allah’dır." (Saffat, 96)

 

“Hz. İbrahim (as) onların kafasındaki putçuluk samanını yakmak ve onun yerine tevhit hakikatini koymak istemişti. Fakat her dönem olduğu gibi insanlar yanmak yerine yakmayı tercih ettiler. Hâlbuki yanmayı kabul etselerdi, bu onların iyiliğine olacaktı ve ortaya müthiş güzellikler çıkacaktı.”

 

“Her çağda gelen din, üretilen dinler ile mücadele etmiştir.”

 

“Müşrik toplumun kurulu düzeninin bozulmaması için, yeni bir düzen teklif etmekte olan Hz. İbrahim (as)’ın yakılması gerekiyordu.”

 

“Ateşte yakılmak istenen şey sadece Hz. İbrahim (as)’ın bedeni değildi. İbrahimî fikir de yakılmak isteniyordu. Bunu ilan edercesine büyük bir ateş yakılmıştı.”

 

“Hz. İbrahim (as) ise nâra atılırken nûra atılır gibi davranıyordu. Çünkü o zaten yanmıştı. Yanmış birini nasıl yakabilirsiniz? Korkuyu öldürmüş birini korkutabilir misiniz?”

 

“Bütün varlıklar gibi ateş de Allah’ın kuludur. Onun emriyle hareket eder. Ateşin yakma yetisi vardır ama yetkisi yoktur. Allah ‘yak’ demedikçe ateş yakamaz.”

 

“Ateşe ‘Serin ve selim ol!’ emri veriliyor. ‘Ey ateş! İbrahim’e (as) karşı hem serin hem de yumuşak ol ki onun bir yeri incinmesin. Çünkü onda bir şey saklı. Onda âlemlerin en güzel insanı Muhammed-ül Emîn (aleyhissalâtü vesselâm) saklı.’

 

“Gerçek bir İbrahim (as) imanını kuşanırsan ateş seni yakamaz. Su sana kundak olur, sen İbrahim (as) olursan. ”

 

“Bu hâdiseden sonra Hz. İbrahim (as) ‘Muhakkak, Allah bana bir yol gösterir.’ diyerek o beldeyi terk ediyor.”

 

“Hikmeti söylediğin yerde duramazsın kolay kolay.”


İhyâ Sohbetleri

Sohbet Notları (11 Ağustos 2020)


Yorumlar

Henüz hiç yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?