Kur’an Atölyesi 8. Ders – Müddessir Suresi (7-25)
“Rahmân ve Rahîm Allah’ın
adıyla...”
“Âlemlerin Rabbi Allah’a hamd olsun. Salât ve selâm
Peygamberimiz Hz. Muhammed (sallallahu aleyhi ve sellem)’in, ailesinin ve ashabının üzerine olsun.”
7 - Rabbinin rızasına ermek için sabret.
“Her eylemin bir istikâmeti olduğu gibi, sabrın da
istikâmeti vardır, olmalıdır. ‘Bak ben sana sabrediyorum.’ kabilinden bir
yaklaşım doğru değildir. Sabreden kişi; Allah için sabretmeli, sözünü ve yüzünü
ekşitmemeli, sabrını birilerine göstermeye çalışmamalıdır.”
“Efendimiz (asm)’ın ve mü’minlerin sabrı kuvvetlensin diye,
onların sabrını zorlamakta olanların âkıbetleri bildirilecek ayet-i
kerîmelerde:”
8 - O Sûr'a üfürüldüğü zaman var ya,
9 - İşte o gün zorlu bir gündür.
10 - Kâfirler için (hiç de) kolay değildir.
“Her gün Müslümanların başına kıyameti koparanlar, kıyamet
neymiş yakında görecekler.”
“Mü’minler, kıyametten önce
esecek olan hafif bir rüzgârla canlarını teslim edecekler ve kıyametin
dehşetini hissetmeyecekler. Fakat bu kolaylık, kâfirler için sağlanmayacak.
Onlar, kıyameti tüm dehşetiyle, tüm azametiyle yaşayacaklar.”
“Gelecek ayetler, müşriklerin önde gelenlerinden, en
zenginlerinden biri olan Velîd bin
Mugîre hakkında nâzil olmuş. Fakat bizim Velîd bin Mugîre durumuna düşmememiz,
bu ayetlerin bizimle ilgisinin olmadığı anlamına gelmez elbette. ‘Kıyamet gelip
çattığında hâlimiz ne olacak?’ sorusunu kendimize sormak ve her dâim ahiret
bilinciyle yaşamakla hepimiz mükellefiz.”
11, 12, 13, 14 - Tek olarak yaratıp, kendisine geniş
servet ve gözü önünde duran oğullar verdiğim, kendisi için (nimetleri önüne)
serdikçe serdiğim o kimseyi bana bırak!
15 - Üstelik o (nimetlerimi) daha da arttırmamı umuyor.
16 - Asla (ummasın)! Çünkü o, bizim âyetlerimize karşı
alabildiğine inatçıdır.
“Hepimiz bu dünyaya tek başımıza, kimsesiz, çıplak olarak
geldik. Mal, mülk, beden, kabiliyet, birikim vs. neyimiz varsa hepsini bize
Allah verdi. Bunları bize vereni ve niçin verdiğini anlayamazsak; düşünce,
ahlâk ve amel bakımından Velîd bin Mugîre’leşmiş oluruz, Allah muhafaza.”
“Bir adamın zihniyeti kirliyse üstünün başının temiz
olmasının, etrafındakilerin kalabalık olmasının, giydiğinin ve bindiğinin çok
lüks olmasının bir anlamı yok. İmana dönmediği, inkârından vazgeçmediği
takdirde, onun sonu hüsran olacaktır.”
17 - Ben onu sarp bir yokuşa sardıracağım!
“Velîd bin Mugîre; insanları sürekli rampada tutan, onları
yokuşa süren, Rasûlullah (asm)’ın önüne zorluklar, engeller çıkaran bir adam.
Allah (cc) ona, bir insan nasıl zora koşulurmuş, insanın önüne rampa koymak,
engel koymak nasıl olurmuş göstereceğini söylüyor âdeta.”
“Bize de denmiş oluyor ki: Mücahedenizde, mücadelenizde,
İslamî ve insanî çalışmalarınızda zorluklarla, rampalarla karşılaşabilirsiniz.
Psikolojik, sosyolojik, biyolojik vs. her türlü rampa olabilir bu önünüze
çıkanlar. Ama siz onları rampa saymayın! Bunlar sizi ürkütmesin; işinizden,
aşkınızdan, yolunuzdan vazgeçirmesin. Asıl rampa ahirettedir. Kıyamet rampası,
mahşer rampası, dünyadaki rampalardan çok daha zordur.”
18 - Zira o, düşündü taşındı, ölçtü biçti.
19 - Canı çıkasıca, ne biçim ölçtü biçti!
20 - Sonra, canı çıkasıca tekrar (ölçtü biçti); nasıl
ölçtü biçtiyse!
21, 22, 23, 24, 25 - Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı,
suratını astı. En sonunda, kibrini yenemeyip sırt çevirdi de: «Bu (Kur'an)
dedi, olsa olsa (sihirbazlardan öğrenilip) nakledilen bir sihirdir. Bu, insan
sözünden başka bir şey değil.»
“Velîd bin Mugîre, bir gün Efendimiz (asm)’dan kendisine
Kur’an okumasını istiyor ve duyduklarından çok etkileniyor, şaşkına dönüyor.
Oradan ayrılıyor. Bu kadar güzel sözlerin insan sözü olamayacağını düşünüyor,
imanla inkâr arasında gidip geliyor bir süre. Fakat işin sonunda kibrini,
benliğini, nefsini ve liderlik hevesini yenemiyor. Kendisinin mağlup olduğu
haberinin kamuoyunda yankılanması korkusu, sermaye ve unvânının elinden gitmesi
korkusu alıkoyuyor onu imandan. Toplum baskısının kurbanı oluyor, kendi
karizması altında eziliyor ve imandan nasiplenemiyor Velîd bin Mugîre.”
“Bugün de bu durumda olan
yığınla insan vardır. Bizim onlara, Allah’ın ve Peygamberinin davetine icâbet
ettiklerinde, aslında eksilmeyeceklerini, aksine daha da çoğalacaklarını
anlatabilecek bir davet diline sahip olmamız gerekiyor.”
Kur’an Atölyesi
Yorumlar
Henüz hiç yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?