“ADALETTE Mİ’YAR’IMIZ: HAYATİ SABİTELERİMİZ”

“Kenar-ı Dicle’de bir meşiyet-keş bekler,

Kurt azman oldu, Ömer na-giriftar oldu deyu.”

 (Mehmet Akif Ersoy, Safahat, Koca Karı ile Ömer)

Sizin elinizden, geminizden tuttukları için anne babalarınıza şöyle dua edin:

“Allah’ım... Annem ve babam beni bu dünyada iyilerle bir etti, sen de onları mahşerde iyilerle beraber eyle.”

Kainattaki her şeyin eşitleneceği tek nokta “adalet”tir.

Herkesin önce kendi avukatlığını yaptığı durumda egoistlik, enelik, bencillik başat olur. Herkes önce kendini hesaba çekmelidir.

Adalet bazen eşitlik sağlar, bazen eşitsizlik bozar. Allah, adalet matematiğine göre hak edene hak ettiği şeyi hak ettiği kadar verir.

Kavram

“mi’yar”: ölçü, vazgeçilmez kıstas. Onunla ölçülmesi gereken, kendisinin ise ancak hak ile ölçüldüğü. Dolayısıyla bir şeyin adaletinin her koşulda yerli yerine getirilmesi.

Yeryüzünün en’leri hep adalet sağladıklarını söylüyorlardı; Ebu Cehil, Ebu Leheb... Akıllarınca her akarın kendilerine toplandığı, her yolun kendilerine vardığı, her yağmurun kendilerine yağdığı bir adalet kurmuşlardı. Halbuki aynen bilginin, yaratmanın kaynağı gibi adaletin kaynağı da ancak El-Adl ismiyle Allah olabilir. Kaynağını, kavramsal zeminini, izah edilme merkezini Allah’tan almayan adalet sistemi olamaz, bu beşeri sistemler kendi balinasını kayırır. (İngiltere’nin, Thames Nehri’nde sıkışan bir balinayı kurtarmak için seferber olmasının yanı sıra birçok masum ama kendinden olmayan “insan”ı katletmesindeki ikiyüzlülük eleştiriliyor.)

İnsanlığa “rağmen” atılan hiçbir adım, hukuki görünse de adil değildir. Eşimize, çocuklarımıza, ekmeğimize, dilimize, elimize, gözümüze adil olmak lazım. Yerli yerine koymak, yerinde çalıştırmak lazım.

Kendisinden güçlü olduğun gözün, belin, elin, dilin hakkında adil misin?

Bazen güzel cümlelerle de adaletsizlik yapılır, Hz. Fatıma’yı kurtarmak isterken en çok da Hz. Fatıma’ya adaletsizlik yapılır.

Allah’ın Adl sıfatı insan fıtratında tecelli etmektedir, ruhlarımıza kodlanmıştır; adil davranmaktan vazgeçen kişinin fıtratının bozulduğuna hükmedilir. Bencillik ve haramla beslenmek fıtratı çok erken bozar; çocuğu hayatın kendisinden ibaret olduğunu sanacağı, ikaz edilemez hissedeceği şekilde yetiştirmek adaletten memnun kalmamasına sebep olur iken bir hakkı hak etmeden kullandırmak da adil davranma refleksini zayıflatır.

Mecelle kanunları bazı insanların evlenmesini yasaklamıştır, çünkü adil davranma olgunluğuna erişmeyen bir bireyden gelecek nesil topluma zararlı olacaktır; baba oyuncak getirir ama ilim getirmez, anne süt emzirir de söz emzirmez.

Birine hak etmediği sevgiyi, desteği, övgüyü vermek de adaletsizliktir; hak ettiğini vermemek de. 3 cümlede anlatılacak birini 1 cümlede anlatmak da 5 cümlede anlatmak da adaletsizliktir. Çünkü fazladan 2 cümlemiz onu hak etmediği bir yere getirebilir, eksik cümlelerimiz de onu hak ettiği yerinden edebilir; bu 2 cümleden hesaba çekiliriz.

“Takva bütünüyle adalettir.” Bu sözü anlamak için İmam Maturidi’nin hayatını; tevhid, adalet, ahlak ve hukuk hakkında yazdıklarını okuyabiliriz.

Allah’ım... Adil yaşayıp, adil yaşlanıp, adil ölüp, adil dirilmeyi nasip et. Amin. 

Yorumlar

Henüz hiç yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?