Kalbin Kıblesi : Niyet

Namaz ibadetinden önce uyulması gereken niyet ve kıble aynı şekilde kalbin yapacağı ibadetlerin layığıyla yerine gelmesi için de ön ayar yapılması ve uyulması gereken hususlardır. 

Peki kalbimizin istikameti, kıblesi nereyedir? Kalbimiz yarda mı, ağyarda mıdır? 

Kalbi kirleten, paslandıran, fuzuli meşgul eden şeyler bizi yardan alıkoyan şeylerdir. 

Kişi hayra davet edildiğinde kalbi bunu istemiyorsa kalbinin kıblesini gözden geçirmesi gerekir. Çünkü davet edilen iki şey arasında kalbin seni nereye daha çok çeviriyor ve çekiyorsa kalbin yarı orası olmuştur.

Efendimiz’in “... insan vücudunda küçücük bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa, bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa, bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası kalptir.” (Buhârî, Îmân 39) hadisi şerifinden de anlayacağımız gibi kalbin istikameti insanın istikbali için mühimdir. Onda olan bir yamulma ve hasar bütün hesaplarda yanılmaya sebebiyet verir.

Bu yanılmalara sebebiyet vermemek için kalbin murakabesi ve murabıtlığı söz konusudur.

Murakabe kalbi gözetme ve kalbin seni gözetmesidir. Bir amel ederken doğru mu yanlış mı endişesi taşıma, o işte rızaullah kokusu aramaktır. Aksi halde kalp yorulur. Murakabe edilmediği için muhafaza da edemez.

Kalp murakabe edildiği, dinlendiği ve gözetildiği, zaman şerde fren ve hayırda motor görevi görür.

Kalp yaratılış itibariyle kalıptan kalıba girer. Murabıtlık yapılmadığı ve yalnız bırakıldığında zayıf bir zemine oturur ve kayması olağandır. Bu hususta Efendimiz bizlere “يَا مُقَلِّبَ الْقُلُوبِ ثَبِّتْ قَلْبِى عَلٰى دِينِكَ “ “Ey kalpleri halden hale çeviren Allah! Benim kalbimi dininden ayırma!” duasını emanet etmiştir. 

Kalp sevginin hanesidir. Açıkça sevildiği yeri görmeye orada iskan edilmeye meyyaldir. Coşkulu bir şekilde gelen sevgiye kalp kendini açar. Kontrollü, derinlikli ve mahrem tutulan sevgiden de kendini saklar mahrum bırakır. Bu iki noktaya dikkat etmeli kalbin ikametgahını doğru yere almalıyız.

Kalp öyle bir hanedir ki Rabbin sevgisinden başka şerik kabul etmez. Cenabı Hak beşerde her uzvu insan için yarattığı gibi kalbi kendine seçmiştir. Orası nazargahı ilahidir. Buna rağmen kalbin muhitinde şeytanın vesvesesi, insanların etkileri, nefsin halleri, davetleri ve dış dünyadan gözümüzle kulağımızla gönlümüze akan nice düşman vardır. Murabıt odur ki kalbin ayarlarını bozacak bunca şeyden onu korur.

Kişiyi kalbinin kıblesini kaybetmeye sevk edecek şeyler arasında yalan konuşmak, gıybet etmek vardır. Küçük günahlarla büyük çamlar devirenler vardır. Halbuki kalpte bulunması gereken, her günahta kocaman bir dağın başımızın üzerine yıkılacağı endişesidir. 

Gönlün merhaleleri vardır. Hayra teşvik edecek ve şerden uzak tutacak olan kalp gönül yorgunluğundan uzak olmak ister. Gönül yorgunluğuysa hadiselerin hem içe atılması hem dışa vurulmasıyla hasıl olur. 

Kişi kalbin tartısında ölçmediğini dışa vurduğunda yıkıma sebep olacağı gibi içinde biriktirdiği zan bulutlarıyla da ziyan yağmurları yağmasına sebep olur. Neticede ikisi de kimseye rahmet değildir. 

Rahmet, uzuvların korunmasıyla gönlün rahata ermesidir. Gönül gözden kulaktan ve azalardan beslenir onların peşinden gider. 

Kişi ilim, irfan meclislerinde bulunur ve gönlünü bu gibi gıdalarla doyurursa onun lehinedir. Zira bitkiler köklerinden insanlar kulaklarından beslenirler. 

Kalbin kıblesinin ve niyetinin sağlıklı ve sağlam olmaması onu gerçek başarıdan da alıkoyar. Nitekim Hz Ömer’in Mısır ve Kudüs fatihi Amr bin As’a (ra) yazdığı mektupta Mısırın fethedilememesine şaşırdığı rivayet edilir. Bu durumun sebebi olarak ise ordudaki askerlerin dünya hayatına düşkünlüğü ve aldanmışlıkları konu edinilir. Buna karşılık Hz Ömer orduya 4 tane kalbinin istikameti doğru olan ona bir leke ve bidat bulaştırmamış kimseleri göndereciğini söyler. 

Bu kişiler Zübeyr bin Avvam (ra), Mikdad bin Esved(ra), Ubade bin Sabit (ra), Mesleme bin Muhalled (ra)dır. Bu kişilerin nazargah-ı ilahiyesinde başarının sadece Allah’tan geldiğine şeksiz iman vardır.

Kalbin kıblesinin niyet olması bir başlangıç gibi görünse de yolun özünü oluşturur. Niyetinin halis istikametinin de dosdoğru olması gönülde hangi his ve duyguların ne amaçla misafir edildiğine bağlıdır. 

Allah hepimizi gönlünün murakabesini, murabıtlığını ve muhafazasını hakkıyla yapabilenlerden eylesin. Amin!

Yorumlar

Henüz hiç yorum yok. İlk yorumu yapmak ister misin?